Depresyon (Çöküntü) Nedir, Belirtileri Nelerdir?

Geçici olarak kendini hüzünlü, keyifsiz hissetmek ile gerçekten depresyonda olmayı ayırmak biraz güçtür. İnsanlar depresyonda olduklarını söylediklerinde, bu terimi klinik anlamında kullanmazlar. Genelde herkesin zaman zaman hissettiği gibi üzgün ve duygusal oldukları dönemleri kastederler.

Not: Depresyon (Çöküntü) ile ilgili testle kendinizi değerlendirebilirsiniz.

Bu dönemler ise böyle değildir. Başladıktan sonra uzun süre devam eder.
1. Neredeyse hergün, gün boyunca kendini boş ve üzgün hissetme.
2. Diyet yapmıyorken belirgin kilo kaybı veya kilo alma (Vücut ağırlığının %5’inden çoğunun bir ay içinde artması ya da azalması.)
3. Geceleri uyuma güçlüğü çekmek ya da çok fazla uyumak.
4. Endişeli, heyecanlı, içi içine sığmama durumu olarak tanımlanan “Ajitasyon” içinde olmak ya da fiziksel olarak yorgun, dermansız hissetmek.
5. Belirgin olarak, yapılan aktivitelerde ilginin ya da tatminin kaybolması. (Hiç bir şeyden zevk almamak, yapmak istememek.)
6. Kendini haddinden fazla, yersiz olarak suçlamak ve kendini değersiz bulmak.
7. Düşünme ve konsantrasyon yeteneklerinde azalma, kararsızlık.
8. Sık sık ölümü düşünmek (sadece ölüm korkusu değil), intiharı planlamak veya intihara kalkışmak.

Bu belirtilerden en az beşini iki haftadan uzun süredir gösteriyorsanız, klinik depresyondasınız demektir.

Araştırmalar; klinik depresyonun, diyabeti olan insanlarda diğer insanlara oranla daha da sık görüldüğünü ortaya koyuyor. Büyük bir tıp merkezinin hastanede yatmayan diyabetli hastalarda yaptığı bir çalışma, hastaların %10’undan fazlasının klinik depresyon belirtileri gösterdiklerini saptamıştır. Bu oran klinik depresyon toplumdaki oranının neredeyse üç katıdır.
2’den 5’e kadar olan belirtiler, yüksek kan şekerinin (hipoglisemi) yarattığı klinik belirtilere benzemektedir. Bunun için kişide depresyon mu, hiperglisemi mi yoksa ikisi de mi var olduğunu söylemek biraz güçtür. Bunu ayırmak güç olsa da araştırmalar depresyonun diyabetiklerde daha ağır bastığını gösteriyor.

Diyabette depresyonun nedenleri nelerdir?
Araştırmalar, sadece diyabetli olmanın depresyon riskini artırmadığını ortaya koyuyor. Hatta diyabetin tipi, kaç yıldır devam ettiği, tedavinin şekli de tek başına depresyon riskini arttırmaz. Ancak diyabetle ilgili ortaya çıkabilen üç ya da daha fazla hastalığın olması depresyon riskini birden arttırabilir. Bunun anlamı şu; ömür boyu süren bu hastalıkla birlikte fiziksel ve ruhsal yük fazla gelmeye başlıyor ve sonuç: Depresyon.

Anksiyete (Kaygı) sorunu nedir?
Anksiyete sorunu da depresyon gibi, diyabetlilerde görülme sıklığı toplumdakinden daha fazla olan diğer bir önemli psikolojik sorundur. Diyabeti olan (ve tabi ki, diyabeti olmayan herkes) zaman zaman, bazı şeylere endişelenir; bunların bir kısmı hastalıklarla ilgilidir. Kan şekeriniz ya da diyabet nedenli hastalıklar hakkında endişelenmek, işiniz veya aileniz hakkında endişelenmek kadar normaldir. Ancak klinik anksiyete düzeyinde kabul edilen sorun, bu normal endişelerden farklıdır ve sizi evde, işte ve hayatın diğer önemli alanlarındaki çalışma becerilerinizi bozacak kadar, rahatsız edicidir ve uzun sürer.

Anksiyete sorununun belirtileri nelerdir?
Eğer en az 6 aydır çeşitli olay ve aktivitelerde (iş hayatı, okul başarısı veya diyabet kontrolü gibi) kontrolsüz ve abartılı olarak endişeleniyorsanız muhtemelen klinik anksiyete sorununuz var demektir.

Anksiyete belirtileri
1. Huzursuzluk hali, heyecan, iç daralması.
2. Çabuk yorulma.
3. Yapılan işe zor konsantre olma ya da birden kilitlenme (Bir an için hiçbir şey düşünememe, uygun bir şey söylememe).
4. Sinirlilik, aşırı duyarlılık.
5. Kas gerginliği
6. Uyku bozukluğu (uykuya dalmada ya da uykuda kalmada güçlük, tatminsiz uyku)

Bu belirtilerden bazılarının klinik depresyonun belirtilerine benzediğini fark etmişinizdir. Her iki hastalığın belirtileri arasında bir benzerlik var; çünkü bazı psikolojik problemler benzer belirtiler gösterir ya da bazı kişiler birden fazla sorundan şikayetçidir. Bu önemli bir noktadır; eğer klinik psikolojik sorununuz varsa profesyonel yardım almanız gerekmektedir. Bu konuyu doktorunuzla paylaşmayı ihmal etmeyiniz.

Psikolojik Problemlerin Tedavisi Nasıl Yapılır?
Tecrübelerimize göre bu problemlerin en iyi tedavisi, danışmanlık ve psikoterapiyle birlikte olan ilaç tedavisidir.
Bir doktora danışmanız önemli bir adımdır. Problemlerinizi hiç tanımadığınız birisiyle konuşma fikri size pek uygun gelmeyebilir. Psikoterapinin yararlarına inanmıyor olabilirsiniz. Tabii ki bu konuda karar verecek olan sizsiniz, ancak inanın ki psikoterapi işe yarayacaktır. Depresyon ve anksiyete sorunlarında en etkili tedavi ilaç destekli psikoterapidir. Size uygun olan tedaviye doktorunuz karar verecektir. Bir tıbbi tedaviye başlarken bilmeniz gerekir ki, ilaçlar etkilerini 1 hafta ya da daha uzun süre de gösterirler, bunun yanında yan etkiler daha erken başlar. Bunun için doktorunuzla konuşmalı, yan etkilere hazırlıklı ve sabırlı olmalısınız. Yeme problemine etkili özel bir ilaç tedavisi yoktur. En etkin tedavi, yoğun psikoterapidir.

Sorunlarla Baş etmeye Çalışmak
Diyabet Bıkkınlığı dediğimiz durumu ikiye ayırmıştık. Diyabete eşlik eden psikolojik sorunlar kısmından bahsettik. Şimdi de “sorunlarla bahşetmeye çalışmak” kısmından bahsedeceğiz. Diyabeti olan herkes zaman zaman çeşitli sorunlarla karşı karşıya kalabilir. Bu sorunlar sıkça, demin bahsettiğimiz depresyon ve anksiyetinin daha hafif şekillerine neden olurlar. Psikolojik sorunlar kadar ciddi olmasalar da, sorunlarla baş etmeye çalışmak sizi rahatsız edebilir ve diyabet hayatınızı engelleyebilir.

Moral bozukluğu
Moralinizin bozulması için mutlaka klinik depresyonda olmanız gerekmez. Diyabetinizle ilgili bir sorun moralinizi bozmaya yeterlidir. Örneğin artık ağızdan aldığınız diyabet ilaçları yerine ve insülin kullanmak zorunda kalmış olabilirsiniz ya da diyabetle ilgili başka bir hastalık (kalp, böbrek, göz hastalıkları gibi) gelişmiş olabilir. Kendinizi çaresiz ve mutsuz hissederseniz, bir şey yapmak için çok geç olduğunu düşünürsünüz. Bilmeniz gerekir ki, bu tepkiler herkes de olur.

Korku
Bir diğer sık rastlanan korku da kan şekerinin ani düşmesidir. Bu gerçekten de sıkıntı verici bir durum olup, ciddi kazalara neden olabilir. Bu korkuyu yenmenin yolu da, doktorunuzla konuşup insülin dozunu ayarlamasını sağlamak ya da beslenme uzmanınızla yemek planınızı tekrar gözden geçirmektir. Ayrıca siz de kendi kendinize kan şekerinizi ölçmeyi öğrenip bu istenmeyen durumu daha kolay kontrol edebilirsiniz.

Diyabetlilerin bir başka korkusu da, diyabetlerinden dolayı insanlar tarafından farklı muameleye tabi tutulmaları korkusudur. Bazı kişiler hastalıkları hakkında açık davranırlar. Oysa bazıları karşısındakini daha iyi tanıdıktan sonra diyabetli olduğunu açıklar. Eğer insülin kullanıyorsanız, insanların hastalığınızı bilmesinde yarar vardır, aksi halde injeksiyon yapmanızı yanlış anlayabilir, kan şekeriniz birden düştüğünde neler olduğunu anlamayabilirler.

Sonuç olarak
– Hastalığınızın hakkında bilgi edinmek yetmez, sağlıklı diyabet kontrolünün anahtarlarını bilme ve öğrendiklerinizi yaşamınızda uygulamalısınız.
– Kendinize bakma becerilerinizi geliştirmelisiniz.
– Diyabetin sizin bir parçanız olduğunu unutmamalısınız.
– Ayrıca baş edemediğimiz problemler karşısında aileniz, arkadaşınız, doktorunuz ve bu işteki profesyonellerin desteğine de açık olmalısınız.

rerkan

Kendi işinde kendi gücünde kendi keyfinde biri.

İlgili içerikler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu